Irkçılık, Ayrımcılık ve Bir Kısım Haşereler
İnsanın doğasında nasıl var olduğuna ya da
insanların zihinlerine nasıl yerleştirildiklerine dair uzunca kafa yorduğum,
bir çıkar yol bulamayıp “var arkadaş çok mu salağım yoksa konu mu çok karmaşık”
düşüncelerine sahip olduğum bir konu aslında ırkçılık ve ayrımcılık. (her türlü ayrımcılık). Bu konuda
hakkında az sonra okuyacakların (biliyorum
sende yok ırkçılık ayrımcılık falan. Ben belki böyle kötü özelliklere sahip
olan birini tanıyorsundur ve düzeltirsin diye şeyettim) umarım sana
faydalı, kendim için de insanlık için de minicik bir adıma sebep olacak tarzda
bir yazı halini alır. Haydi başlayalım! (Tabi
aklına şu soru gelmiş de olabilir: Ula ırkçılığa mı maruz kaldın? Oralarda bir
garip halde köşeye sıkıştırıp paranı mı aldılar? Layn!!! diye sinirlenme diye
hemen söylüyorum. Hayır düşünceli okurum. Sadece bolca gözlem yaptım. Yoksa
gayet iyiyim hani)
Efendim ilk önce şu ırkçılığı konuşalım daha sonra
ayrımcılık konusunu dallandırıp budaklandırırız. Açıp TDK’da ırkçılığın tanımı
neymiş diye bir bakayım dedim. Şöyle deniyor: “İnsanların toplumsal
özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka
ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti, rasizm.” Tanımdan da anlaşılacağı üzere;
insanların toplumsal özellikleri “ırkçılık” gibi (hakaret uyarısı) aptalca-dangalakça bir sebeple yorumlanacak kadar
“düşük” bir kavram değil. Neyse sinirlenmeden devam edelim. Tarihte nerelerde
ne zamanlarda bu ırkçılık varmış sorusu geldi hemen aklıma. Daha sonra
araştırdım gördüm ki, taaaa milattan önce bilmem kaç yıllarında Mısırlılarda
varmış mesela. Fakat asıl yaygınlaşması bizim dönemlere rast gelmiş. Bizim
dönemden kasıt tabi özellikle Sanayi Devrimi ve sonrasını kapsıyor. (Milyarca yıllık dünyada rastladığımız
döneme bak ya). Tabi tarih içinde ırkçılık denince aklımıza gelen ilk örnek
Naziler, daha sonra az araştırınca siyahi insanlara yapılanlar, Ku-Klux-Klan
ismindeki Amerika’daki ırkçılar falan geliyor. Günümüzde de benim düşünceme
göre tüm bu ırksal ayrım safsatası da devam ediyor.
Irkçılık tabi
bir ırkı hakir görmek, onu aşağılamak küçümsemek değil yalnızca. Benim
düşünceme göre kendi ırkını über süper harika muazzam kusursuz görmek de
farksız diğerlerini aşağılamaktan.
(Mantık aynı ya… Ha diğerlerini aşağı indirmişsin, ha kendini yukarı
çıkartmışsın. Aynı b.kun laciverti) Tabi ben kendi yaşadıklarımı kendi maruz
kaldıklarımı biraz anlatarak biraz somutlaştırayım. Küçüklüğümden beri empoze
edilen “Türk, öğün, çalış, güven”, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok”, “Ne
mutlu Türk’üm diyene” (şimdi çıkıp yoğ
efendim orada kastedilen milliyetçilik tanımı aynı değil argümanı ile gelmeyin,
hiç tartışamam :D) gibi ifadeler açık açık bir ırkı yücelten (hala iddia ediyorum, orada kastedilen “yok
efendim Kürt vatandaşlarımızı [tabi o zamanlar böyle bir fikir olduğunu dahi
sanmıyorum da. Sonuçta o insanlara göre o zamanlar herkes Türk. Diğerleri -kart
kurt sesi-] da bu kapsamda düşünüyoruz. Hakkari’de yaşayan da Türk, Trabzon’da
yaşayan da, Urfa da İzmir de hepsi aynı gözümüzde” düşünceleri değil.) ifadeler
ve bunda hiç şüphe yok. Fakat problem şurada çıkıyor. Eyvallah herkes ülkesini
vatanını sever, saygı duyar ve hatta ötesi benimser. Bu milliyetçilik değildir.
Herkes vatanına aidiyet hissedebilir ve bu çok doğal. (ben dünya vatandaşıyım arkadaş diyenler var fakat bu yazının konusu
değil o) Ancak iş, benim ırkım süper deyip bunun türevleri anlamındaki söz
öbekleri ile çocukluktan sistematik öğretme olduğu an bunun yolu işte ırkçılığa
gidiyor. (Andımıza da karşıydım. İyi ki
kaldırıldı diyenlerdenim.) Cidden çok uzar bu konu. Devam edelim.
Her ülkede
maalesef günümüzde ırkçılık ve bunun gibi düşüncelere sahip siyasi partiler de
yükseliş içerisinde. Avrupa’da Amerika’da Ortadoğu’da Ülkemizde bu tür akımlar
ve siyasi düşünceler toplumsal açıdan yayılım içerisinde. Tabi maalesef hiç
birimizde ibret alma müessesesi olmadığı için de (bkz Naziler, Güney Afrika’da siyahi insanlara yapılan ırksal ve
renksel ayrımcılıklar [Apartheid], Mao döneminde Çin’de yapılan ırkçı
katliamlar, Tutsilerin maruz kaldığı ırkçılık ve daha nicesi) (Bakın 19. yy'da ne
söylemişler: “Kölelik zenciyi vahşi konumundan biraz daha yukarıya çıkarmıştır.
Kara derililerde sadakat, uysallık ve hizmetkârlık doğuştan var olan bir
özelliktir. - William Simms”. Bu sözler 12. yüzyılda falan değil haa bakın. 19. yüzyıl diyorum. YORUMSUZ!) tekerrür ediyor bu tip hadiseler maalesef. Fakat
bunun en büyük zararını hala ve hala insanlık çekiyor.
Ayrımcılığa
gelecek olursak bunun türlü türlü çeşidi var. Zaten ayırmak çok kolay.
Birleşmek zor olan. Herkesin ama herkesin -tek yumurta ikizlerinin bile- arasak
bir ton farkını bulabiliriz. Biz de ayırmış da ayırmışız anasını satiyim. Cinsiyeti
ayırmışız mesela. Sen kadınsın bi boktan anlamazsın, okuyamazsın, eğitim
alamazsın, şu işte bu işte çalışamazsın, hatta çalışamazsın, ikinci sınıfsın,
oturup erkeğine hizmet edeceksin gibisinden ayrımcı, hatta aksi söylendiğinde
şiddete başvurulabilen türlü türlü cümleler var maalesef günümüzde. Ya da sen
zencisin birader hop giremezsin buraya, sen Müslümansın ne işin var bizim
yanımızda, yallah arabistana!, Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayız gibi
gibi gibi öyle ayrımcı öyle garip cümleler var ki…
Neden abi
neden? Neden bunları yapıyoruz ne gerek var? O kadın sen erkek, o Müslüman sen
Yahudi, o Hristiyan sen Budist, o esmer sen sarışın bu kızıl, şu Arap sen Türk
öteki Ermeni beriki Yunan. E noldu şimdi? Ayırdıkça ayırdık. Hatta bak bir
ayırma deneyi yapalım. İnanan-inanmaya, semavi dinlere inanan-diğerlerine
inanan, Müslüman olan-olmayan, Şii olan Sünni olan, sünnilik içinde Hanefi olan
Hanbeli olan, Hanefi içinde şu dini lideri takip eden, aynı dini lideri takip
edip de farklı yöntemler benimseyen farklı aktiviteleri yapan, zikir çeken, çekmeyen,
meal okuyan okumayan, Arapça aslından okuyan Türkçe okuyan. Bunu Antep’te
yapan, Samsun’da yapan. Höf yazarken bunaldım ya. Bak ne kadar kolay ayırdık de
mi? Hah işte onu yapıyoruz kitlesel olarak evrensel bir biçimde.
Bir insan,
doğuştan seçme imkanında olmadığı bir şey için (renk, ırk, din (evet din), aile
ve cinsiyet) nasıl sorumlu tutulabilir? Nasıl bu özellikleri nedeniyle kendini
üstün başkalarını aşağılık, kendini düşük başkalarını üstün görebilir? Rengim
siyah neden kötüyüm? Irkım Fransız neden süperim? Şu aileden geldim neden
ayrıcalık sahibiyim? Dinim Müslüman neden iğrenç olayım? Erkeğim neden herşeye
karar veririm? Ve daha da ötesi bunların hiçbirini de ben seçmedim doğarken ha.
Müslüman ailede doğacağıma, Türk olacağıma, siyahi olmayacağıma, Fincan
ailesinden geleceğime, erkek olacağıma, Türkiye’de doğacağıma ben mi karar
verdim? Hayır. Öyleyse bunun olumlu veya olumsuz bir önyargısı olmamalı olamaz
hayatımda. Fakat tabi bunlar hepsi sanırım akıntıya kürek çekme. Yine sırf Kürt
olduğu için HDP’ye oy veren-vermeyen, Almanya’da AfD partisine oy verecek olan,
Hollanda’da ırkçı lider Wilders destekçisi olacak, Macaristan’da Orban
ismindeki ırkçıya tapacak milyonlarcası var olacak. Olacak olacak olacak.
Ha tabi biz
napmışız? Kanunlarla, uluslararası sözleşmeler ile, anayasalara konulan
maddelerle ve cezai müeyyidelerle uluslararası bazda bu ayrımcılığın
önlenmesine çalışılmış yıllardır. Hatta bu konuda "Her Türlü Irk
Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme” imzalanmış
dünya çapında ve bu sözleşme de Türkiye’de 4750 sayılı Her Türlü Irk Ayrımcılığının
Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun ile yürürlüğe 2002 yılında girmiş. Ancak sorun
kanunların yazılmasında değil. Daha önce de belirttiğim gibi zihinler “upgrade”
edilmedikçe en süper kanunu yapsak, günlerce çalıştay düzenlesek ve harika bir
kanun yazsak gene boş hacım.
Bir alıntı[1] ile
bitiriyorum: “İnsanoğluna farklılıklar neden bu kadar batar anlamakta güçlük
çekiyorum. Tüm dünya aynı dili konuşsak, aynı şekilde ibadet etsek, aynı
zihniyete, aynı ten rengine, aynı yemek çeşitlerine, aynı duygulara ve
karakterlere sahip olsak daha mı iyi olurdu? Robotlar sürüsünden farkımız kalır
mıydı o zaman? Allah hepimize vermiş bir beyin, birçok şeyi her insanın kendine
göre, FARKLI FARKLI yorumlamasından daha doğal ne var? Bir sorum daha var
sizlere. İnsanların bu farklılıklardan keyif alması gerekmez mi normalde? Yok
yok, biz dünya ahalisi olarak bunu beceremedik. Biz dünyalılar farklıyı
törpülemeyi, törpülemeyi beceremezsek silmeyi, silemezsek görmezden gelmeyi iş
ettik kendimize. Farklı güzeldir oysa ki, hem yeni bir şey öğretir sana hem de
aynan olur, seni sana yansıtır. İnsana kendisinden farklı olandan daha içten
bir dost var mı acaba?”
Selametle!