Biraz Siyah, Biraz Beyaz, Bolca Beşiktaş. 2017-2018 Sezonu Geniş Özeti



Selamlar… Blogda hiç adetim değildir sporla alakalı ve hele hele futbolla alakalı yazmak fakat bu gece bir içimi dökeyim dedim. İlgilenmiyorsan lütfen kapatıver yazıyı, Beşiktaş’ın 2017-18 sezonunu yazacağım. İlk kısmında bu sene yaşadıklarımız (futbolun dışında (!)), ikinci kısımda futbol açısından sezon analizim ve son bölümde de gelecek seneyle alakalı temennilerim olacak. Bu yazacaklarımın büyük bir kısmı zaten kuzenim SFC ile birlikte kanaat getirdiğimiz şeyler. Dolayısıyla yazının bir diğer yazarı da o diyebiliriz. Twitter’da KasarYaza’dan da aldığım bir takım bilgiler var. Ona da atıf yapacağım. Sezonun bitimine 3 maç var fakat ben sezon bitmiş gibi ve 4. olmuşuz düşüncesiyle yazıyorum. Haydi başlayalım.



Sezon gayet işi başlamıştı deniyor bazı tweetlerde, blog yazılarında fakat ben hiç öyle düşünmüyorum. İlk düğmeyi yanlış iliklemiş, dış etmenler de “sana o gömleği” giydirmeyeceğiz diyerek işaret fişeğini çakmıştı zor sezonun. Neden olmasın ki? Haziran Temmuz aylarında elenen borç batağındaki GS, bitik FB’nin son kurtuluşu şuydu: Beşiktaş’ın 3 sene üst üste şampiyon olmaması. Harika ötesi başarıları olan (!) milli takım için Şenol hocanın adını attılar, TFF başkanı hocayı çağırdı, (Avcı’yı, lig yarışında olumsuz etkilenmemesi için çağırmadım dedi), hoca gelmem deyince hocamız hain ilan edildi (ne kolay de mi büyük başarılar yaşatmış harika bir hocaya hain demek). Süper kupa maçından da belliydi her şey. Tarafsız sahada oynanan maçtan sonra Passolig (?) tarihinde ilk kez bir kulüp seyircisiz ceza almış, sahaya bıçak atan, sahaya giren, türlü terbiyesizlikleri yapan Konyaspor’un beraberinde doğramışlardı bizi. Amanın ne oluyor demeye kalmadan Fenerbahçe maçında büyük Ali Palabıyık kıyımı ile karşılaştık. Maçı katleden Ali Palabıyık’a sonraki hafta “Galatasaraylı MHK başkanınca” maç verilirken, golleri sayılmayan; harcanan Beşiktaş olmuş ve sezon bitimi itibariyle FB derbilerinde (3.5 maçta) 2 nizami golümüze ofsayt dendi, 2 tartışmasız penaltımız verilmedi, 6 kırmızı kart yedik, rakip iki golü ofsayttan attı, 2 de penaltı kullandı, hocamızın kafasına 5 dikiş, Quaresma 5 maç ceza, yedek kalecimiz 1 maç ceza… Yorum yapamıyorum daha fazla. Bu bitmeden ve tüm bu kaosun içerisinde Şampiyonlar Liginde 14 puan alarak ülke rekoru kırıp, muazzam bir başarıya imza attık. (Maç maç hakemlerce katledilmelerimizi anlatamam, cidden yazılar yetmez. Videolarla da desteklemem lazım fakat açık net yedi bizi hakemler).

 

Bu dönemlerde küfrettiği gerekçesiyle 6 maç ceza alan Caner için kanun, eylemden sonra değiştirilerek kılıf uyduruldu. Gazeteci döven Başakşehir oyuncularına verilmeyen cezalar bizimkilere verildi. Üstüne bir de Quaresma’ya 5 maç verilen saçma sapan ceza “yok artık” dedirtti. Son olarak benim için sezon, Fenerbahçe ile kupa maçının rövanşında bitti. (Aslında çok şey var inan.. Sezon değerlendirmesine yer kalmayacak ondan yazamıyorum. Her şeyin videolu özeti şurada var: https://twitter.com/Kasar_Yaza/status/988435112604946432. Şeyaparsın okurum :D) Öyle çirkin pis işler döndü ki, inanın futboldan soğudum. Hem suçlu hem güçlü olup, siyaseti ve TFF kurumlarına arkasına alıp, basının da gücüyle mağdur olduğumuz ve hükmen galip gelmemiz gereken yerde hükmen mağlup olmalıyız tepkisi gördük. Hocamıza tiyatrocu dendi, hayatımda görmediğim türden iğrenç ötesi bir algıya maruz kaldık ve sonuçta hem hoca, hem takım hem de hoca sezon etkilendi. Tabi yönetimin tepki göstermede geç kalması da benim kanaatim çok etkili oldu. Fakat öyle saçma ki, Bahçeli maç hükmen değil oynanmalı dedi, oynandı. Beşiktaş maça çıkmalı dedi vs. Ama şunu merak ediyorum, neden karışırsınız her şeye be? Cumhurbaşkanı Başakşehir taraftarını tribüne davet eder, sonraki haftalarda hakemler vs kollamaya başlar, Bahceli maç hakkında kararını bir gün önce twitle verir ve o karar çıkar. İnanın çok ama çok soğudum bu iğrenç düzenden. Hiç içimden gelmiyor bu kokuşmuş düzenin futbolunu izlemek. Keşke imkan olsa da İngiltere 2. Liginden falan başlasak da kurtulsak bu kokuşmuş düzen liginden... (Velhasıl, gazeteci dövmek 1, ırkçılık yapmak 2 maç iken, küfretmek 6 maç. Sahaya biz girdiğimizde 5 maç sahamız kapanıp hükmen mağlup olmuşken, rakip hocanın kafası yarılınca maça devam, 3 maç seyircisiz kararı çıktı.) (FB başkanı açık açık şunu dedi ya, “maçın devre arası hasan çetinkayaya (????!!!!) git hakemle konuş (!!!!) bütün kredisini tükettiğini söyle dedim, gitti söyledi”. Fakat gündem dahi olmadı) Fakat şunu unutamam ki hayatımda da muhtemelen unutmayacağım bir duruş gösterip maça çıkmama kararı aldık. Bu gurur bu sezona yeter bana aslında. (Alman basınında FB maçı sonrası olaylarda ne kumpas!! dendi, ne de terör falan diye zırvalandı. Şenol hocaya geçmiş olsun diyemeyen fb ve onun medyası gibi değil, özgür medya olunca beşiktaş taraftarının statta 1.5-2 saat ışıklar kapalı bir halde bekletildiğini bile Alman basınında öğrendim. Tüm dünya bu vandallığı kınarken biz gittik kumpas dedik. Anahtarı atanlar kombnineli çıktı...)





Futbol açısından özetlersek sezonu (tüm dış etkenleri olmamış gibi (!) düşünürsek) klasik olarak yönetimin çekirge gibi zıplamaya çalışıp son güne bıraktığı transferlerin neticesinde (Hayır anlamadığım şey şu, her yıl mart ayı gibi yönetim “Mayısta transferleri bitireceğiz” diyor ama o transferler hep eylüle kalıyor. Şaka gibi) Negredo, Pepe, Medel, Lens transferleri ile baya baya gaza geldik. Fakat işimize sadece büyük profesyonel Pepe ve ruhunu sahaya koyan Medel yaradı. Hepsine değineceğim ama önce şunu belirteyim. Taliscanın kampa katılmamasını da unutmuş değilim. Yanlış transfer politikası ile iyice yaşlanan ve maaş yükü artmış bir takımla başladığımız sezonda Şampiyonlar Liginde harika işler yaparken ve oraya odaklanmışken, ligde çok anlamsız puanlar kaybettik. Ortadan kısa paslarla gole gittiğimiz atakların yerini de, ver quaresmaya orta yapsın taktiği aldı. Bu da sezon için bir olumsuzluktu.



Kalemiz iyiydi. Fabrinin bazen garip hataları olsa da güven verdi, kurtardığı çok kritik pozisyon ve anlar oldu. Tolga da arkasında, hele hele Leipzig maçında, güven verip Fenerbahçe maçında abiliğini gösterdi. Sağ bekte saçma sapan bir şekilde koca sezonu sakatlıklarla boğuşan Gökhan ile götürmeye çalıştık. Kah adriano, kah pepe, kah vida oynadı Gökhan yokken. Sol bekte ise nadiren tosici görsek de genelde adriano ve caner oynadı. En çok asist yapan oyuncumuz canerin 6 maç kaçırdığı da cabası. Fakat şu bir gerçek ki adrianonun yaşlandığı göründü gözüme birkaç maç fakat yine de adriano klası vardı. Stoper ise sezonun ikinci yarısında sakatlanana dek Pepe harikulade oynarken, yanında tosic devre arasındaki transfer söylentilerine dek gayet iyiyken sonrasında o da düşüşe geçti. Vida uyumsuz bir tandem gösterirken, o bölgede medelin çok büyük katkılarını gördük. Orta sahada artık atiba ben yaşlandım derken, oğuzhan gamsızlaştı, tolgay garipleşti ve koca sezon orta saha ikilimizi bulamadık. Necip ise sahaya ruhunu yansıtan oyunculardan oldu fakat onun da kapasitesi belli işte. Sağ kanatta verim beklediğimiz lens koca sezon gamsız gamsız sahada boş boş dolaşırken, az verim aldığımız orkanı oynasın diye konyaya kiraladık fakat o da anca story paylaştı instagramda. Gökhan töre martta gelecek dedik mayısta antrenmana zor çıktı, babel ise cenkin gidişinden sonra inanılmaz düştü. Hatta twitlerinden anladığım kadarıyla psikolojik bir çöküntü yaşadı. 10 numara ayrı bir kabustu bana göre. Çünkü talisca beyimiz brezilya milli takımı seçimi öncesinde az biraz kıpırdanması dışında tamamen kendine oynadı. Gol attı fakat takımı oynatmadı. 10 numara rolüne yaklaşamadı bile. Quaresma ise “her topu verin bana, birşey yapayım takıma” moduyla oynarken, evet bazen faydalı oldu ama çoğunlukla takıma zarar verdi. En kritik nokta olan forvette ise büyük hüsran yaşadık. Cenk ile az biraz iş gören forvet hattı, cenk sonrası love fiyaskosu ile tam boş hale gelirken, negredo da “gönderin beni hacım” modunda almeidamsı goller kaçırdı. Larin ise 5 dakika oynadı, gol attı fakat soru işareti işte o da. Pektemek ise badem gözlü oldu, sahaya yansıttığı mücadelesi ile takdir aldı.




Sezonu böyle özetlemiş olursak e napalım sorusuna geldi sıra. Bunlar tamamen şahsi düşüncelerim ve belki minicik bir katkısı olursa kulübe (sanmam ama :D) ne mutlu bana. Öncelikle bir sağ bek şart oğlu şart. Mümkünse genç ve atletik olacak, gökhan onu eğitecek ve uzun yıllar katkı verecek cinsten bir sağ bek. Sol bek adriano muhtemelen gider ve aynı tarzda canerin de eğiteceği bir sol bek gerekiyor. Stoper ise tahminim o ki Pepe-Tosice dünya kupası sonrası satarak veda ederiz onlardan da biraz para kazanmış oluruz. (Özellikle Çin, Arap ve ABD pazarı). E kim kaldı stoperde? Vida, sakat ve kiralık atınç ve fatih-alpay ikilisi. Benim kanaatim Vidanın yanına üst düzey bir stoper koyup Fatih-Alpay ikilisini de hatalarına göz yumarak, sürekli oynatarak, güvenerek kadroya monte etmek gerekiyor. Tosicin hatalarına gösterdiğimiz bu sabrı o ikiliden en az birine göstermemiz şart. Mitrovic de muhtemelen satılır club brugge’a onu da ekleyeyim. Orta sahada ise atiba reyis seneye yarı oyuncu yarı antrenör olarak kulübeye monte edilirken, medel tahtaya ilk yazılan oyuncu olmalı ve onun yanına da çift yönlü oynayabilen bir veya iki üst düzey orta saha şart (fernando gibi, Fellaini değil :D). Oğuzhana maalesef satarak veda edip Tolgayı da rotasyonda tutmamız lazım. Türk oyuncu kalmıyor resmen. Necip de 5. Orta saha gibi joker rolüne devam etmeli.



10 numara mevkiinde talisca opsiyonu kullanılıp dünya kupası sonrası kar ederek satılmalı. (bizim yönetim becerebilir mi o başka... Kampa gelmeyen talisca bize bu iyiliği yapar mı? Sanmam... Çünkü talisca profesyonel değil. Mağlubiyet sonrası, maç önceleri paylaştığı fifa 18 instagram storylerini unutmadım) Bir tane Bernard tarzı, sosanın genç versiyonu bir on numara alıp, yedeğine de orkanı monte etmeliyiz. Kanatlar açısından da büyük değişimler gerekiyor. Satılması zor ama lens ile olmuyor hacım açık net. Adam harbi büyük gamsız. Koca sezon hiç ama hiç oynamadı. Keşke gönderebilsek. Töre de kebapçı dükkanında kasada oturabilir. Kulübede oturmasına gerek yok bence. Quaresma da dünya kupası sonrası çin-arap-abd-avrupa pazarına satılarak kulüp para kazanmalı, o para ile çok net iyi iki kanat oyuncusu (mümkünse biri yerli ve genç) alınmalı. Babel toparlarsa ne mutlu, seneye sol kanadımız yine ona emanet. Yedeğine de kerim frei tarzı bir yedek lazım. Tabi yönetimin öyle bir scoutu var mı sanmıyorum. (bkz metin albayrak) Pektemek mümkünse gönderilmeli fakat onun da mümkün olduğunu sanmıyorum. Maaşı yüksek, kontratı devam ediyor. Kalır gibi o da üçüncü forvet olarak. Fakat asıl sorunumuz şu... 1. Forvet kim olacak? Ben çok net bir biçimde şunu diyorum. Negredo – Love ikilisine güle güle denmeli. Negredo avrupada bile bir piyasa bulabilir, Love ise Brezilya Ligini özlemiştir muhtemelen. (Tüm bunları yazıyoruz ama menajerler kimi önerirse yine o gelecek ondan eminim...) As forvet olarak da Aboubakar tarzı yırtıcı ve bitirici bir forvet lazım. Demba Ba’nın genç olanı. 2. Forvet olarak Larin’e sabredilirken, 3. Forvet olarak Demba Ba veya Pektemek olabilir. FORVET DEDİĞİN GOL ATACAK, ASİST DEĞİL.



Fakat tüm bunlardan önemli bir husus var bence. O da şenol hoca. Biliyorum ki hocayı çok ama çok yıprattılar. Hoca da “başlarım böyle lige ya” düşüncelerinde bizim gibi ve belki emekli olacak. Lütfen yapma hocam. İlk kez FFP olmadan senin söyleyeceğin oyuncularla (Tarzı değil biliyorum. Fakat bizim taraftar sağ olsun hoca Burak isteyince istemezük dediler. Adam ligde gol kralı oluyor... Taraftarı dinlememek lazım böyle konularda. Ona bakarsak “ayağının dışı canımızın içi...”) bir sezona başlayıp belki UEFA kazanma şansımız olacak. Buna odaklanalım, gel sen hatta uzat sözleşmeni. Bunlar sadece temenni bizler için. Kararı verecek olan hoca ve eğer kalırsa inanın çok umutluyum ben. Neden gelmesin UEFA? Yarı finaldeki Marsilya Leipzige 5 attı, biz onları yedekle yendik. Salzburg bizden çok mu iyi? Kal be hocam.



Son sözüm yönetime... Transferlerde çuvalladınız hacım lütfen kabul edin. Türkiyenin en iyi yönetimisiniz fakat transferde kötüsünüz. Lütfen adam akıllı gençleştirme yapın, UEFA kazanacak rotasyonlu ve güzel inşa edilmiş bir kadro ile “Güneşli günler” yakın...





BİR UMUDUM SENSİN, ANLIYOR MUSUN? HAYAT YAŞANMIYOR Kİ SENLE OLMADAN...

HAYDİ KALK AYAĞA YÜRÜ GÜNEŞE!





Arkandan böyle baktirma hocam...

Yorumlar