Çevre Öğrenme Harekatı - Huzur Nedir Nasıl Bulunur #2
Gel de huzur bulma hea |
Musmutlu bir merhaba canım okurum. Nasılsın?
Oralar nasıl? Trafikte korna falan? Heh burada yok işte :D Tamam hava atmıyorum
tamam. Buradaki günlerimi anlatan bir yazı daha göndereyim dedim. Merakla takip
eden falan vardır kim bilir? (Reklam mı
koysam lan? Yok yok reklamsız hava sahası bu blog. Kesin)
Başlıyoruz.
Efendim ikinci gün -Cuma- sabahtan akşama kadar koşuşturdum. Bir ton yasal prosedür
ile uğraştım. (10bin adım falan yürüdüm
düşün. Normalde 3bin atsam bereket versin diyordum). Sabah kalktım, Nutella’lı
krosanlı kahvaltımdan sonra (hava atıyor
yine ya. Kapat sayfayı kapat) otobüse atlayıp şehir merkezine gittim
Welcome Office ile randevum nedeniyle. Üniversite rektörlük binasının oralara
gittim. Orada muhteşem yardımcı oldular. Her soruma yanıt verdiler, benim
yerime bankadan randevu alıp üniversite kimlik kartının basıldığı yere kadar (500mt falan) bana eşlik edip kartı
aldılar, sonra onu aktive edip bankayı gösterdiler. Daha ben ne isterim. (Bu insanlar da memur, bizim Türkiye’deki
insanlar da. Onlar da oksijen yakıy….. neyse) (Bir çanta dolusu broşür,
kitap-defter-kalem-kartpostal falan verdiler. Vay arkadaş). Oradan çıkıp
bankaya gittim. Bankada hesabı hızlıca açtırıp (Tüm bu işlemler tamamen İngilizce. Arada ufak hatalarım olsa da gayet
akıcı bir konuşmam varmış. Ben de şaşırdım) aylık otobüs biletimi aldım. (Bisiklete de binmeyi düşündüm ama bisiklete
özel kırmızı ışık falan var. Bisiklet kurallarının yazılı olduğu broşürü
hatmetmem lazım önce) (Ben daha çöp ayrıştırmayı zar zor çözüyorum :D) (Sabah
kalktığımda hava günlük güneşlikti. Üniversitede yürürken “gar havası var ha,
hava soğuk” esprisi yaptım içimden. Öğleden sonra kar yağdı)
EVİMİN PENCERESİNDEN MANZARA - KÖY LAN BU DEME, KÖY ZATEN :D |
Bileti aldıktan sonra eve dönerken otobüse
Suriyeli (tiplerine ülkede aşina oldum
çünkü ondan :D) 4-5 çocuk bindi Arapça şarkılar söyleyerek. Yol boyu
birbirine şakalar, otobüste koşuşturmalar falan. Yemin ederim büyük işkence.
Normalde otobüste gık çıkmazdı. (Irksal bir ayrımcılık olmasın ama cidden
Türkiye’deki gibiler. Uyun kurallara arkadaş. UYUM SAĞLAYIN. [Ek: Bizim Türkler bi tık daha uyumlu ama
yine de eksiklik çok]) (Yazar bu satırları yazarken sinirlendi) Neyse
efendim velhasıl evime ulaştıktan, dinlendikten sonra markete gideyim evin
aylık eşyasını alayım dedim. Ama evin altındaki REWE cidden pahalı. (Neye göre kime göre :D) 7-8 durak
ötede Aldi SÜD’e gittim. Eşyaları alırken kafamda şu cümle vardı: “Ulan bu
kadar eşya aldık ama 100-120 euro falan tutar ya. Neyse idareli geçinelim bi
süre.” Eşyaları aldım kasaya geçtim, kasiyer tutarı Almanca söyledi, 84 euro
gibi geldi bana. İçimden dedim ki oh be valla ucuzmuş ha. Çıkartıp 100 euro
verdim. Sonra paranın artanı geldi, oha 52 euro niye verdi geri diye düşünürken
ekrandaki 48 euro yazısını görüp daha da bir şok oldum. (15 eurosu kontör ha)
Eşyaları eve getir, dolaba diz, online banka
işlerini yap-yemek yap-yemek ye-bulaşık yıka derken gece oldu bilmem kaç. Uyku
tek çare görünüyordu :)
Sokağımdan selamlar :) |
Efendim Cumartesi
günü evi derledim topladım, güzelce kahvaltımı yaptım falan. (Mesela bir iki temizlik malzemesi için
markete indim. Almanca konuşmakta kararlıydım. Güzel güzel konuştuğumu
düşünürken muhabbetin sonunda 10 kuruşunuz varsa size düz 1 euro vereyim artan
dedi kasiyer. Ben şok… Yanıt veremedim. Bu heyecan niye a dostlar?) Sonra
bir tanıdığın tanıdığının tanıdığının tanıdığı vasıtasıyla (höh yani) tanıştığım Türk’le buluşalım tanışalım dedim. Teyze 50
yaşında falan. 15-20 yıldır Almanya’da. Bir gün önceden dedik ki, saat 1de
Arcaden’de buluşalım. (Merkezde tek AVM,
herkes burada buluşuyor. Boğa heykeli gibi bişi düşün) Ben de geç
kalmayayım diye otobüs saatlerine falan baktım, 20 dakika önce de oraya vardı
otobüs. Birkaç işim vardı onları hallettim. (Kartpostal
aldım, alırken tourist information’daki kadınla öyle güzel Almanca konuştum
ki.. Özgüvenim arttı :D) Neyse, ulan saat 13:52 kadın mesaj atıyor: 20
dakika gecikebilirim. Vay arkadaş. Yemin ederim Türk her yerde Türk. Sen gel 20
sene falan bu ülkede yaşa, ülkenin en temel kuralı olan dakikliği uygulama. Tam
13:26’da geldi. (Ohooo Almanya’ya gitti
Alman oldu, dakik oldu başımıza deme dur bi. Ben Türkiye’de de dakik ve
takvimle hareket ederdim bilen bilir) Özür? Hak getire… (Konuştuk vs sonra hızlıca ayrıldım. Umarım
bir daha görüşmem) (Daha beteri de ne biliyor musunuz? Çöp ayrıştırma konusunda
bir şey danıştım teyzeye. Hepsini birlikte gizlice at dedi. Tövbe estağf……..
Ulan ben o çöpleri ayrıştırmak için 4 farklı renkte çöp torbası aldım bi ton
paraya. Adamlar mis gibi ayrıştırma sistemi yapmış, niye saçma bir şey
yapıyorsun bir de?) (İsmini vermeyeceğim tabi… Ama bu kişi öğretmen. Evet..
Neyse) (Türklerden uzak durma kararı aldım. Kesin) Daha sonra evime döndüm,
dinlendim, yemeğimi yaptım-yedim, bir iki makalemsi yazı ve kira sözleşmesini
baştan sona okudum - bir iki şey izledim. Sonra yatış :D (Olum cidden yoruldum ama ya. Paso yatıyorum sanma okurum)
Sen taaa Almanya'lara git, tarlalarda dolaş pehhh |
Pazar günü de koydum çantama kitabımı, çikolatamı, anahtarımı, kulaklığımı falan. Başladım evin çevresini dolaşmaya. Harika ötesi doğal güzellikleri vardı. Ayaklarıma kara sular indi ama olsun. Valla bildiğin mutlu mesut gezdim. Sirk, tarla, orman vs hepsini hayranlıkla izledim. Sonuç olarak böyle biraz dolu biraz boş ama
çevreyi tanıma sürecinde olduğum bir kaç gün geçirdim.
Pazar günü için de planlarım var ama her şeyi de
yazmayacağım. Sonra okurun bıktı kaçtı demesinler :) Ama söz, önemli –
anlatılmaya değer – eğlenceli tüm anıları not defterimde biriktirip periyodik
olarak senle buluşmaya devam edeceğim burada okurum. Sahi sende ne var ne yok?
Yorum kısmında anlatabilirsin :D (Evet yaptım bunu. Kanalıma abone olmayı
unutmayın gibi bişi oldu. Ama ciddiye alma ha, dalgasına yazdım zaten. Bloguma
abone olmayı da unutma :D)
Görüşürüz...
Yorumlar
Yorum Gönder