Almanya'ya Hoş Geldim - Haydi Kalk Ayağa, Yürü Güneşe! #1
Nereye gidiyor tüm bu insanlar gecenin 4-5'inde |
İlk günümü anlatmakla başlayalım. Zaten gerisi
gelecek inşallah zamanla. Şöyle ki, soru işaretleri (napacağım ben orada – gidebilecek miyim yoksa bir problem çıkacak mı?
Yalnız başıma ne ederim bilemiyorum ya) ile dolu yaklaşık 2 aylık
hazırlıktan sonra 31 Ocak gününü 1 Şubat gününe bağlayan gece,
babam-amcam-dayım-teyzem-dedem ve eşlerinden-çocuklarından mütevellit olan bir
topluluk tarafından gayet hüzünlü olan bir uğurlamanın ardından, gecenin 3’ünde
Birecik’ten çıkıp annem ve babamla
(kardeşim neden yok? Çünkü o üvey :D) Gaziantep Havalimanına vardık. (Tamam dur sıkılma, burası giriş bölümü
daha) Hüzün dolu vedaları sevmem ama ilk kez ben bile veda ederken
zorlandım. 10 yılı aşkın süredir ailemden ayrı yaşamama ve kendimi duygusuz
addetmeme rağmen inan çok duygulandım çok. O duygularımı tarif edebilecek
kelime dağarcığımın olduğuna inanmıyorum. Ailemin inatla uçağa binene dek
havalimanında beklemesi ayrı bir hüzün sebebi oldu. (Gidin arkadaş ya, elin annesi babası evin önünden dolmuşa bindirip
hadi git diyor. Yapmayın etmeyin biz de insanız, duygulanıyoruz neticede)
Gecenin bilmem kaçında hüzün ile bindiğim uçak
Atatürk Havalimanı’na indi, hemen apar topar koşuşturmanın ardından. Zar zor
kapılara yetiştim. (ABV rötar, ABV
yurtdışı çıkış harcı noktasını yanlış gösterip kaç dakikamı yiyen danıştığım
görevli). Pasaport kontrolündeki endişeli bekleyişin ardından damgayı
pasaportta görüp uçağın kapısına vardık. Ama sağ olsun bu uçak da rötar yaptı. (Uçak sırası beklerken sıraya kaynak
yapanlar – kurallara uymayanlar, hostesin defalarca ikaz etmesine rağmen
koltuğunu dik konuma getirmeyenler sadece Türklerdi. Sonra diyorlar neden
Türklerden uzak durayım diyorsun. Peh). Gecikmeli olarak indiğim Nürnberg
Havalimanı’nda pasaport memuru ile yaşadıklarımı anlatmasam olmaz (Aha gene noldu? “İlk gidişimde Türkçe soru
sormuştu görevli aboo”). 4 tane kontrol memuru ve gişe var. Ben de sayı az
diye 3 numaralı gişenin önünde durdum. Arkadaş sıra ilerlemiyor. Benden sonra
1-2-4 numaralı gişelere gelenler gitti, 1-2 numaralı gişeler boşaldı sıra bana
gelmedi. (Memur öyle bir yavaş ki,
Zootopia filmindeki Flaş aklıma geldi :D) Sıra bana gelene dek sürekli Cem
Yılmaz’ın dediği yan sıradan medet umarak derdini anlatmaya çalışanları gördüm.
Sıra bana geldiğinde gittim, have a good
day dedim, yanıt şu “do you speak
English or German?” Vay arkadaş bu nasıl bir zeka ya. Ula Almanca konuşmak
istesem guten tag derim. Neyse
efendim, niye geldiniz dedi. Kafamda yanıtım hazır. PhD candidate diyeceğim bitecek. PhD dedim candidate aklıma gelmedi heyecandan :D beynim dondu.
Memur da kelimenin devamını bekliyor ama bende tık yok. Neyse 10 saniyelik
beklemeden sonra damgasını vurdu beni yolladı.
Sağa sola sora sora (ama İngilizcem beklediğimden iyi lan, pırnanzıyeyşınım cidden çok
iyiymiş) (Valla hava atmıyorum) 30 numaralı otobüsü buldum, otobüs
şoföründen bilet alınıyormuş. Derdimi İngilizce anlattım anlamadı, tipine
baktım tam Türk. Türk müsün abi dedim. Evet dedi :D Türkçe olarak derdimi
anlatıp biletimi alıp yerime oturdum. Kalacağım yerin anahtarını alıp (Alma esnasında yaya şeridi arayıp bulamayıp
ışıklara kadar yürümem, sonra milletin yolun ortasından geçtiğini görüp
hayıflanmam… Ah ah. Ne güzel rezillikler :D) (Tüm bu olaylar yağmurlu havada
iki valiz, bir el çantası ve bir sırt çantası ile geçmektedir. Toplam 42 kg.
Askeri teçhizat mübarek) yurduma giden otobüse binim. Canım valizlerimin
otobüs döndükçe, sağa sola savrulduğunu gören Alman yaşlı amca, Almanca bana
yerini verdi. (abi cidden şaşırdım ama
ya. Valla helal) Evimi buldum, yerleştim ve ev inanın şöyle tanımlanabilir:
Allah kimseye anlatmadığım ve zihnimde dahi net olmayan hayallerimi
birleştirmiş ve öyle bir ev vermiş. O derece sevdim.
Öyle işte okurum, şimdi gidip hat falan alacağım
sonra yemelik bir şeyler alırım evin altındaki REWE marketinden. Oh mis değme
keyfime. Yarın bir sürü yasal prosedür ile uğraşacağım. Bakalım ne rezillikler
olacak. Beklemede kalınız efendim.
Ne diyorduk?
Bilge bir kuş gökyüzünde,
Bak ne diyor son sözünde?
Yorumlar
Yorum Gönder