Karar ve Sonuç Paradigması


Uzun zamandır yaşamımdaki hengame ve kaotik çırpınışlardan ötürü deneme türünden edebi pınarları yazmayalı çok olmuştu. Benim zaman dilimim için, yıllanma rekoru kırabilecek bir şaraptan daha fazla bir süre. Çok Şükür zaman buldum, -hem de ne zaman, yapacak tek işim yazmak şuan- ve döktüm aklım ile kalp süzgecimin sentezinden geçen düşünceleri klavye vasıtasıyla bloglara (Modern çağlar böyle işte azizim. Eskiden kalemle kağıtlara dökülenler, şimdilerde klavye ile bloglara dökülüyor)

Ortalama 62.4 sene olan insan yaşamının neredeyse tamamı, ilk insandan bu yana hep bir karar verme sürecidir aslında. Kabil’in verdiği öldürme kararı da, Hz. İbrahim’in verdiği ‘oğlunu kurban etme’ kararı da, Peygamberimizin (sav) Hz.Hatice ile evlenme kararı da, Fatih’in karadan gemiler yüzdürüp çağ değiştirmesi de, Napolyon’un Sina’ya başarısızlık abidesi taarruz kararı da, Atatürk’ün Sakarya Savaşı esnasında verdiği hücüm emri de ve bunun gibi örnek öğelerine tereddütsüz yazılabilecek milyarlarca eylem. Hepsinin, ve aslında her kararın hayat çizgisi üzerinde ve kader yolunda bıraktığı birçok etki vardır. Aslında da tüm kararların ve karar mekanizmalarının yegane ortak özelliği bir sonuca yol açması.

Insan bir kararı vermeden ve bunu uygulamaya geçirmeden evvel, -genelde- bol bol düşünür ve yazar çizer oynar kafasında o senaryonun türlü versiyonlarını. Fakat 21 yıllık yaşamımda vermiş olduğum yüzbinlerce karardan tecrübeliyim ki; bu senaryoların hiçbiri birebir olarak uygulama alanı bulmaz gerçek hayatta. Muhakkak bir fark vardır. Bu farklılıklar bazen lehe, bazen ise aleyhen sonuçlanabilir. Hatta verdiğin kararı bile olumsuza dönüştürüp hayal kırıklığı ile başbaşa da bırakabilir.

E verdiğim karar olumsuz olursa, “ya sınav sonucuna itiraz ettiğim için hoca puanımı kırarsa”,”ya sınavdan önceki son gece çalışmayıp arkadaşlarla Pes turnuvası yaptığım için Bütünlemeye kalırsam”,”ya ona söyleyeceklerimden dolayı benimle konuşmazsa”,”ya bana küserse”,”ya…. Vır vır vır vır vır, ıvır zıvır” yani anlayacağınız birçok olasılık var be hangisini düşüneceksin de, aklına gelebilecek kaç milyonuncu olasılığın olabiliritesini hesaplayıp kanun boşluğunu doldurması gereken somut olaydaki hakim misali uygulayacaksın da, hangisinin sonuçlarını artı ve eksi suretiyle yazıp pragmatik ölçütte değerlendirip karar vereceksin. Bunu yapana kadar farkettim ki, ömür geçmiyor ve obsesyonlar, depresyonlar, kompikasyonlar (hepsi ingilizce lan bunların, takıntılar-bunalımlar-karışıklıklar desem daha iyi sanırım) için hoşgeldin merasimi düzenliyorsun bunları yaparak. Boşverin. Verin kararınızı. Kelimelerin dile gelmesini istediğim – velhasıl Bu satırlarda asıl anlatmak istediğim- şu : Pişman olacağın kararları verme, ve verdiğin kararlardan da pişman olma. Daima arkasında durun. Dağlar yıkılsa, okyanuslar kaynasa, ton balıkları uçmayı öğrense, DNA sarmallarından protein sentezi yapılsa, çatalla çorba içilse, hukuk’ta doktrin tartışmaları bitse, bulutlarda isminiz de yazsa vazgeçmeyin. Dimdik ve kararlı bir şekilde yaşayın. Özgürce ve insanlara hesap vermeksizin. çocuklar gibi. Manyaklar Çetesi gibi... (gerçi çocuklar ebeveynlerine hesap veriyor ama, neyse...)

Kararlı ve Pişmansız yaşayanlara armağanım olsun. Çünkü hediyeleri en çok hakedenler, en fark edilmeyenlerdir.
Pişman Olmayan Nesne -Temsili Resim-

Yorumlar