3. Köln Seferi ve Phantasialand

Herşey aniden olur ya, Köln’e gidişimiz ve orada yaptıklarımız da bir anda ve tamamen tesadüfen olmuştu. Ve çok ama çok zevkli geçti… Dil kursundan çıkıp cumaya gittiğimizde aklımızda hiçbir plan yoktu. Cumadan çıktığımızda koşarcasına (oruçluyken koşamıyoruz malesef) Köln’e giden arabaya yetişmek için eve gidiyorduk. Işte böyle hayat. Köln milletvekili (evet doğru okudun) köln’e gidecekti ve bizi de bırakabileceğini söyledi 15 dakika içinde hazır olursak. Daha güzel ne olabilir ki… (Türkiyedeki milletvekili canlanmasın gözünüzde, adam vw polo sürüyor, öğrenci evinde kalıyor, bekar)
Köln tren hattını en son Einstein çözebilmiş
Hemen hazırlanıp yola çıktık, 2-3 saat sonra Köln’e varmıştık. 1 ay beni misafir eden güzel şehir… neyse, duygusal olmayalım. Milletvekili bizi bıraktıktan sonra bizden ayrıldı ve 3 kişi Dom’a doğru yola koyulduk. Saat 5 ti ve iftara yaklaşık 5 saat vardı. Dom’a gidip dua ettik, fotoğraf çektik, mum yaktık. Sonuçta bir mum, bir mumdur. Pragmatik bakmak lazım olaya. Neyse, yanlış tramvaya binme macerası yaşadıktan sonra, (evet, ogrenemedim 1 ayda köln’ü, ne olmuş yani?) Köln merkez camisine (ben böyle bir cami görmedim, muhteşem be! Düz mantık Türk mimarlar bu camiye bakıp ibret alsın lütfen) vardık. Akabinde de birgün sonra LighterFest (Işık festivali) olduğunu kiosktaki Türk amcalardan öğrenip, mutluluk ve merak içinde evin yolunu tuttuk…

Işık festivali ve festivale damga vuran o ağaç.
Sabah 10-11 gibi evden çıktığımızda uzun ve yorucu bir gün olacağının farkındaydık. Evin altındaki deichmann’a girip, ayakkabı beğenmeyip çıktığımızda istikamet Dom idi ve çıkmakta kararlıydık. Dom’un etrafı ana baba günüydü, şehrin nüfusu bu festival esnasında 3 milyona çıkarmış. Hakikaten belli oluyordu kalabalık. Heryer cümbüş, heryer show yaparak para kazanmaya çalışan, Mursi’ye destek veren Mısırlılar, filistine destek pankartları, yere resim çizenler vs. türlü türlü insan ile doluydu. Neyse Dom’un 600 merdiven olması bizi korkutuyordu evet, ama çıkma merakı galebe çalıyordu. Deli gibi bisiklet kiralama aradık, navigasyon yardımıyla metrelerce yürüdük ama nafile. (birkac saat sonra aradıgımız yeri tesadüfen bulduğumuzda günlük 10 yuro dedi, yuru git dedim). Daha sonra bu hayal kırıklığı ile birlikte Dom’un karşısındaki otobüs turuna katılıp Köln’ü gezelim dedik. Ama o da ne, herşeye zam yapmış çakallar festivalden ötürü. Hediyelik eşya birgün önce 6 euros iken, bugun 12 idi. Fırsattan istifadecilik değil de nedir bu arkadaş! Neyse, zamlı otobüs turunda, hıphızlı ingilizce konuşan kadını dinleyerekten şehri dolandıktan picasso nun eserlerinin sergilendiği müzeye gittik, foto çekmek yasaktı ve bildiğin picassoydu. hiçbirşey anlamadan çıktık (:

Mimarlık abidesi, Köln Merkez Camii
Gece yaklaşırken usul usul, Köln merkez camisinde iftarımızı yapıp, saat 10.30 gibi festivalin yapılacağı Dom çevresine döndük. Ama o da ne… Heryer dolu sahilde. (Lan daha 2 saat var gösterinin başlamasına. Bu neyin acelesi). Zar zor önümüzde 2 metrelik çiftlerin olduğu, yukarıda ağaç dallarından gökyüzünü pek göremediğimiz bir yer bulduk nehir kenarında. Çok güzel bir havai fişek gösterisi oldu, müzik ile senkron bir şekilde yarım saat kadar sürdü. Bol bol görüntü almaya çalıştık ama olmadı pek. Gösteri bitince eve dönerken yolda gösteri yapan bir ingilizi gördük. Oturduk 20 dakika izledik. Ben bu kadar komik bir yabancı görmedim. Adam muhteşem espriler yapıyordu ve bu esprileri biz ve bizim dışımızda 4-5 kişi anlıyordu. Ya biz zekiydik, ya da almanlar aptal. (Bence her ikisi.) (cem yılmaz gibi resmsen, 10 cent verdim yani. Ayrıca fosforlu bilekliğimi de hediye ettim şahsen, cömert adamım biliyorsunuz)

Eve geç vakitte döndüğümüzde çok yorgunduk. Yarınki phantasialand gezisi için güç toplamak için gider gitmez uyuduk (Yorgunluğumu şu diyalog ile özetleyeyim: uykulu halde tıpçı arkadaşa; -mustafa +efendim –şarj… +haa tamam, ver takayım telefonu şarja. –… +müslüm? +zzz… -oha, ne çabuk uyudu lan #YaşanmışİbretlikOlay)

Phantisaland'da buraya 50 km hızla çıkan oyuncak var,  evet oyuncak... 
Sabahında seferi olmaktan ötürü oruç tutmadık, cok ucuza ve muhtesem tostlar ile kahvaltı yaptıktan sonra trenimizin biletini almaya calıstık ‘Phantasialand’a gitmek için. Bilet almaya çalışırken sadece kredi kartı kabul eden otomatlar yüzünden bir treni kacırdık, yarım saat sonraki diğer trene yetiştik zorla. Neyse, phantasialand’a bir gittik ki ne görelim. Adamlar bildiğin lunapark değil şehir kurmuş şehir… çok ama çok harika şeyler var. bazılarına kalp pili olanlar binemiyor kalp krizi korkusu ile. Otomatik Emanet dolabına 4 euro‘muzu kaptırmanın moral bozukluğu ile oyuncaklara doğru yol aldık Phantasialand haritası ile… Normalde her oyuncakta (aslında oyuncak değil, bildigin makina) 1 saat falan beklenirmiş. Fakat biz şansa, sadece 1 tanesinde bekledik. Diğerlerine hızlıca girdik ve en dolu olanlarına bile 2-3 defa bindik. Süper ötesiydi süper. (kıskanma lütfen sayın okurum, sen de uğraş onca vize işlemi ile, sen de gel valla)

Asıl bomba phantasialand’dan çıkıp Frankfurt trenini beklerken oldu. Geç gelen treni bir alman teyzeye sorarken aklıma Cem Yılmaz’ın +ar yu kola? Ar yu disko? What ar yu? Esprisi geldi ): o derece berbat bir ingilizce. Diyalog metni :

-       It is Cologne train. Are we correct? (evet dedim bunu)

Bitti mi? hayır tabi… Akabinde trende de yaşadığım ing-manca serüveni yıktı beni, 3 gün yabancı dil konuşmadım. Yanımızdaki koltuğun boş olduğunu görüp oturmaya çalışan kız ile Diyalog metni:

- can I sit here?
+ no, wir (almanca we demek) friend ist here…
- … (bayıldı)

evet. Tüm bu yaşananlardan sonra bitap bir halde evime doğru yola koyuldum. Bitti mi hayır tabi?

Next : Çek polisine nasıl rüşvet teklif edilir? Yolda arabada kim fotoğrafınızı çeker? Çek Cumhuriyeti ve Almanyada Kdv oranı nedir? Işkence müzesinde 1 numarada ne var? Çekler yoksa Türk mü Hostelde ton balığı nasıl yenmez? Çek Cumhuriyeti senatosuna nasıl girilir? Beni Türk’e beznetmeyen kervanına katılan ünlü olmayan Alman kadın kim? Çek cumhuriyetinin ismi nereden geliyor, bu cok gizli bilgi ve daha fazlası diğer yazımda...

Yere çizilen resimler, gerçek sanat budur

Yorumlar