İkinci Gün : Almanca Katliamı
İlk sabah başlamıştı nihayet. Sabahın erken saatlerinde
Köln’de hava –mucizevi bir şekilde- güneşliydi. Gram bulut yok ve hava 25
derecenin üstünde bir hava. Fakat 20-30 dakika sonra yeniden pencereden
baktığımda simsiyah bulutlar gökyüzünde dans ediyordu. Dengem şaştı :/
Kahvaltımı yapıp Staj yapacağım avukatın adresini aramaya
koyuldum. 5 dakikalık mesafe dediler, biz seni götürelim dediler evdekiler
ancak dinlemedim manyak gibi. Çıktım ve tarifleri doğrultusunda aradım. 15
dakika geçti ve 2. kez aynı kilisenin önünden geçerken anladım bir terslik
olduğunu. Yolda 3-4 kişiye “Du yu spiik ingliş” veya “ekskuyz mi, hav ken ay go
tu keupsıtrase” diye sormama rağmen hiçbiri malesef ingilizce bilmiyordu.
Türkçe bilen daha fazla hatta. Ancak kendim buldum bir şekilde. Ve avukatın
ofisinin kapısının önünde durdum, eski bir bina. Ki zaten kölndeki tüm yapılar
bayağı eski ve çoğu 2.dünya savaşından sonra yapılmış ve Türkiye’deki binalarla
kıyaslayıp gıpta ettim ki, hepsi sapasağlam.
Avukatın bürosuna girdim ve 3 kız, hepsi asistanıymış.
Kendimi tanıttım Türkçe ve anlamadılar. Acceptance belgesini gösterip avukat
beye vermesini istedim Çatıkkaşlı kızdan. Götürdü ve birkaç saniye sonra avukat
bey yanıma gelip beni odasına davet etti, iki çay söyle kızım dedi. O an kızın
yüzündeki hayret miktarı, Uçan Adam Sabri’yi görenlerden daha fazlaydı. Tabi bu
arada “çay almiyim, kahve olursa daha iyi olur” deyip düzeltmedim değil (:
Avukatla 20 dakikalık bir görüşme oldu. Oda, Türk
avukatların odalarından gayet farklı. Çok düzenli ve müthiş bir dosya
yerleştirme sistemleri var. avukatla şartları görüşüp, kahvemi içip ayın
21’inde sabahleyin birlikte Alman mahkemesinde görülecek bir davayı izlemek
için sözleştik. Nasıl olacağını şimdiden merak ediyorum. Not : Alman avukatların
kanunen cübbe giyme zorunlulukları yokmuş, ancak giyme teamul açısından
gerekliymiş. Ayrıca saçı belinde avukatlar dahi varmış. Alman hastaneleri de
gayet kötüymüş. Almanyada yanlış tedavi yüzünden milyonlarca dava varmış.
Oturdum şükrettim.
Daha sonra farklı bir rota’yla evime döndüm. Ancak bu kez
daha kısa sürdü. Çevreyi de iyice öğrendim zaten. Şimdi asıl mesele, cuma
namazı için bir cami bulmaktaydı. 10 dakikalık mesafede bir cami varmış. Yani
40 dakika önce çıksam bulurum sanırım. Sonra markete girip bir fiyatlara bakayım dedim. Bakmaz olaydım.
Küçük su 1.3, 1kilo elma 2, bir kilo muz 1euro. Anlaşılan o ki, bu yaz muzla
doyacağım.
Ve şaşırdığım birşey var ki, arabalar ben kaldırımdayken
duruyor be. Gerçekten alışamadım. Hani sanıyorum vızır vızır geçecek. Yooook.
Duruyor bekliyor. Bana geç diyor. Ben karşı kaldırıma geçene kadar kımıldamıyor
bile. Harikaötesi. Markette kasiyere ingilzce birşey sordum, anlamadı. Bir türk yardımıyla iletişim kurdum. Almanca kursuna
gitmek şart.
Günler uzun. Saat 22 gibi güneş batıyor. Eve gelip biraz
yazı okuduktan sonra yarınki büyük gezi için biraz bilgi topladım. Yarın gün
uzun, istikamet Dom. Yani nam-ı diğer Köln Katedrali
asistan'ın tepkisi, temsili resim |
Yorumlar
Yorum Gönder